Boşluk. Korkutur mu bizi?
Duvarlar var. Dinleniyorlar, dinliyorlar sessizliğimizi.
Kırmızıdan utananlar var.
Ama hep kırmızıyı yazıyorlar.
Anlayamıyorum.
Hangimiz ileride?
Birinin ileride olması, diğerini geriye mi götürür?
Beraber yürümeyecek miydik bu yolu?
Sen çoktan gitmişsin arkana bakmadan.
Arkanda olan ruhuna sormadan.
Sesleniyor çığlıklar, çınlıyor bir şeyler karanlıkta
Sen yoksun,
Ben de yoksun.
Hayal kururken boyanan ten mavisinden
yalnızlığın çürüttüğü elmanın sarısına dönüştüm.
Boşluk, benim soyadım
Soy beni adım adım
Üşümem ben
Seni tanıdığımdan beri yarı çıplağım.
Okuduğum hikayelerin son sayfalarında ben varım
Sürprizim ben
ne zaman çıkacağını bilmediğin
Kana bulanmış bir şarap bardağıyım.
Sevgisizliğim, en güzel sensizliğimin adı
Sevgim, seni hep ön plana çıkarmaya çalıştı
Senin yalnızlığın
karanlığın pençesinde ilüzyona kapılmış
bir hayalin oyuncağı.
Söylesene ruh!
sen de beni gibi solarken o ayrılığın havasını
Boğazında takılan bir çaresizlik var mıydı?
Anlık hissizleşmeye ihtiyacım var
Unutmaya ihtiyacım var
Papatya gibi kurumaya ihtiyacım var
Yeniden doğmaya ihtiyacım var
Gözyaşının tuzuna ihtiyacım var
Sana ihtiyacım var
Beni anlamana ihtiyacım var
Seninle gökyüzünü giymeye ihtiyacım var
Yıldızları içime işlemeye ihtiyacım var
Seni bana vermene ihtiyacım var.
Sana adımı söyleyene dek
Ay olarak yaşamam gerek
Senin beni öpeceğin güne dek
Umut denen şarabı içmem gerek
Ellerinin kokusunu üstüme sürene dek
Senin gözlerinde yıkanmam gerek.